Perili ev filmlerinin gelenekçi, gotik mimarili ve ce yapma yanlısı hareket edip, ‘bayat’ durduğu bir dönemde üreyen “Korku Seansı”, Wan’ın 2000’lerin Amerikan korku sinemasına hınzır bir ‘safkan korku!’ uyarısı yapmasını sağlıyor. Şablonun alışkanlığındaki ‘cani katil hayaletlerdir’ algısını değiştirirken, paranormal olaylar araştırmacısı motifini neredeyse merkeze yerleştirmesiyle 70’ler ruhlu retro dokusunu çokça doyuruyor. 2000’ler Amerikan korku sinemasında “Testere” ve “Ruhlar Bölgesi” ile çığır açan Wan, burada da bunlardan ikincisinden beslenen safkan ve tekinsiz bir korku filmiyle çıkageliyor. “Korku Seansı”, korkutmayı, şaşırtmayı, sinema tarihinden parçaları kullanmayı ve bildik kalıplarla oynamayı bilen bir eser. İnsanoğlunun içine girmeyi adet edinen ‘iblis’ ile ilgili söyledikleri ve şeytan çıkarmanın ideolojik duruşuna getirdiği eleştirel bakışla da dikkat çekiyor. Meraklısı için ekleyelim: Film, yarın vizyona giriyor.
Tam çevirisine bakınca ‘ruh çağırma’ adı ile dikkat çeken bir eserden herhalde James Wan dışında bir başka yönetmen bekleyemezdik. Bizde “Korku Seansı” Türkçe ismiyle vizyona giren “The Conjuring”, büyük oranda bu duyguyu hissettiriyor. “Testere” (“Saw”, 2004) ve “Ruhlar Bölgesi”nin (“Insidious”, 2010) 2000’ler korku sinemasına damga vuran yaratıcısının 2010 sonrası işlerinden birine dönüşüyor.
Devrimci metafiziksel ruh filmi tanımı burada sanki yan karakterleri merkeze yerleştiriyor
2004’te birçok alt türü birleştirip ortaya oyunlu-hınzır bir şiddet eleştirisi ve çarpıcı bir slasher filmi harmanı çıkaran Wan, 2010’da ise işin boyutunu farklılaştırıp doğaüstü olaylara el atmıştı. Daha önce “Devil Doll” (1964) dışında fazla örneği olmayan ‘ruh filmi’ alanında postmodern bir işe imza atmıştı. Shyamalan ve Nakata’nın atmosfer odaklı görsel bakışını işlerken, bunları William Castle tekinsizliğiyle sarıp oyuncaklardan, objelerden de güç alan bir yaklaşımdı onunkisi.
Balık gözü objektifler, gerçekçi renkler ve dinginliğin ana motivasyona dönüştüğü, ‘metafiziksel ruh filmi’ alanında bir devrimdi. Burada ise 1970’ler Amerika’sında iki paranormal olaylar araştırmacısının devreye girmesi de aslında alışık olduğumuzdan farklı gerçekleşiyor. “Kötü Ruh” (“Poltergeist”, 1982) ve “Karabasan”da (“The Entity”, 1981) daha baskın gördüğümüz bu prototiplerin “Ruhlar Bölgesi”ndeki gibi mizahi bir ötekileştirmeye tabi tutulması halihazırdaki filmde yok. Wan da belli ki onların gerçekliğine vurgu yaparak böylesi şeylerin olabilirliğine dikkat çekiyor. Bir aileye odaklansa da bu kimliğe sahip iki karakteri yan karakterlikten çıkarıyor.
Müzik kutusunun ruhları açığa çıkarma gücü
70’lerin duygusunu tekinsiz kıyafetleriyle yakalayan Lorraine ile Ed Warren’ın, bir bakıma Post-Vietnam döneminde, Watergate Skandalı’na paralel olarak bir düstur belirledikleri kesin. İçerideki tehditle ilgili de ancak böylesi paranoyak bir yaklaşımla, refah seviyesi yüksek olmayan bir ailenin arasına sızarak gerilimin kat sayısı yükselebilirdi. “Korku Seansı”, Ed ve Lorraine Warren özelinde onların çözemediği bir ‘doğaüstü varlık’ olayına odaklanıyor.
Lily Taylor’ın “Perili Ev”den (“The Haunting”, 1999) sonra ikinci perili ev filmi vukuatında bir aileyi merceğine alıyor. Buradaki incelemeler şeytan çıkarmadan hayalet araştırmasına uzanan bir sürece açılıyor. Ancak içeride ağaca asılı kalan orta yaşlı bir ‘varlık’ olduğu da alttan alta söyleniyor. Aynalı bir müzik kutusunu açınca, onun arka planında beliren bu ‘yaşayış’ büyük oranda filmin atardamarına dönüşüyor. Yönetmenin sevdiği bir motif ya da oyuncak aktif hale geliyor.
Atmosfer konusunda tatmin ederken tekinsizlikten güç aldığı ortada
Wan da atmosferin üzerine giderken son bölümde ‘ruh çıkarma’ konusunda ipi elinden kaçırsa da tatmin ediyor. Modern bir evin dehlizlerinde çıktığı yolculukta, bir aileye musallat olan ötekiyi incelemeye alıyor. “Şeytan”ın (“The Exorcist”, 1973) jeneriği, “Kötü Ruh”un TV görüntüsü ve “Mavi Kadife”nin (“Blue Velvet”, 1986) gizemli şarkısını barındıran postmodern mizansen bir tekinsizliğe doğru ilerliyor. Nostaljik arka planı asla kaybetmiyor.
O zamanlar modern evlere transfer olup “13 Hayalet” (“13 Ghosts”, 1960), “The Legend of Hell House” (1973), “Dehşet” (“Changeling”, 1980) gibi akılda kalıcı eserler üreten bu kalıplar burada bir rakiple karşılaşıyor. “Korku Seansı”, paranormal, medyumlu, rahipli araştırmaların ‘perili ev filmi damarı’ düşüncesini uyguluyor.
Ti West’in yaklaşımını hatırlatan bir dokusu var
1970’lerde çokça olan bu olaylardan birine odaklanıyor. Wan işi sıkı tutarken seansları öne çıkarıp asla klişelere doğru ilerlemiyor. Alt açıya kaykılan balık gözü objektiflerle ev görüntüsünü fazlaca ‘gerilimli’ hale getirmesi bir tarafa, kullandığı geniş açı objektiflerle de bir alan veriyor seyircisine.
Böylece dönemin yeşil, gri ve kahverengi ile boyanmış, parlak olmayan renk skalası bu duruma destek veriyor. Adeta 16mm ile çekilmiş duygusu yaratıyor. Retro duygu Ti West’in yaklaşımını akla getiriyor. Bir yerde eskitilmiş 1.85:1 görüntünün olması da aslında raflarda kalan filmlerden ‘buluntu film’ furyasına bir selam çakma anlamına geliyor.
Amerikan/İngiliz korku sinemasına ‘safkan korku!’ uyarısı yapıyor
Böylece aslında bol efektli veya gotik mimarili “Amerikan Büyüsü” (“An American Haunting”, 2005), “Lanetli Ev” (“The Haunting in Connecticut”, 2009) , “Öbür Dünyadan” (“The Awakening”, 2011), “Siyahlı Kadın” (“The Woman in Black”, 2012) gibi demode perili ev filmlerine Kanada yapımı “Grave Encounters”ın (2011) verdiği buluntu film cevabının bir benzeri canlanıyor. Hınzır Wan, sanki bu alanda “Şeytan’ın Belkemiği” (“El Espinazo del Diablo”, 2001) ve “Karanlık Sırlar”dan (“Janghwa, Hongryeon”, 2003) feyz alması gereken yeteneksiz Amerikan/İngiliz korku sinemasına haddini bildiriyor.
Tabiri caizse Amenábar’ın “Diğerleri”nde (“The Others”, 2001) yaptığı eski gelenekleri dönüştürüp gotik korkuya transfer etme algısından bu yana yapılamayanı yapıyor. Tabi ‘içine şeytan girme/şeytan çıkarma filmi’ (‘demonic possession film’) alanında da bu durumu gerçekleştirip ‘çöp eğilimi’ni elinin tersiyle iterek kalıpları değiştiriyor. Hakim ideolojik bakışı tersine çeviriyor. Bir anlamda ‘melezlik’in uğrak noktasına dönüşüp seri üretimlerin ve buluntu filmlerin abartıldığı döneme dair bir ‘safkan korku!’ uyarısı yapıyor. “Son Durak” (“Final Destination”, 2000) ve “Testere” dışında 2000’lerin ilk 10 yılında bir ‘dönüşüm’den söz edememe sıkıntısına dikkat çekiyor. Aynen “Ölüm Emri”nde (“Death Sentence”, 2007), ‘vigilante film’in (intikam filmi) iyiden iyiye şiddet yanlısı ve ahlakçı hale gelmesini stil ve kan patlaması ile eleştiren yönetmen, burada da benzer bir sinsilikle karşımıza çıkıyor.
Ama bunun ötesinde müzik kutusu objesi, oyuncak bebekler ve yan öğelerin tekinsizliğe hizmet ettiği anlatıyla o noktalarda korkutmayı da beceriyor. Sinemaskop oranını çok iyi kullanırken her detaya dikkat ediyor. Çok çocuklu refah seviyesi düşük ailenin ve öteki çiftin yaşadıklarına ‘dışarıya duyarlı’ bir yaklaşım getiriyor. Şeytan çıkarma konusunda ipin ucunun Vatikan’la dalga geçmeye kadar götürmesi de aslında ‘içine şeytan girme filmleri’nin kalıplarını eleştirmeye yarıyor. Bu bağlamda ‘son nokta’ da değerli bir ‘ironi’ vazifesi görüyor. “Korku Seansı”, bayat perili ev filmlerine ve şeytan filmlerine karşılık verme amacıyla üreyen hınzır bir ‘ruhlu ev filmi’ ya da ‘perili ev filmi damarlı ruh filmi’ olarak anılabilir.
“Ölüm Emri” benzeri yetkin bir ara dönem filmi
Stüdyo sebebiyle “Ruhlar Bölgesi” kadar işin ucunu ileriye götürmeden belli bir çerçevede ilerleyen eserlerden biri olabiliyor. Kaybedenleri, ötekileşen tiplemeleri öne atmasıyla da ‘gotik kostüm’ü ‘mimari’nin önüne çıkarıyor izlenimi yaratıyor. Farmiga’nın mavi gözlü ve gerçeküstücü duran kıyafeti tekinsizliği arttırırken oyuncaklı Wan evreni yeni bir yol buluyor. “Ruh” (“The Pact”, 2011), “Şeytan Tohumu” (“The Possession”, 2012) gibi “Ruhlar Bölgesi” sonrası filmler ise ‘babasından bir temsil’ buluyor. “Lanet” (“Sinister”, 2012) kadar yaratıcı ve yetkin olamasa da…
“Korku Seansı”, 70’lerin modern evli perili ev filmleriyle yarışa girmesi ve o dönemi akla getirmesiyle nostaljik tat barındıran bir iş. Yönetmeninin keman, yaylı çalgı tıngırtılarını kullanarak atmosfer ve gerilim yaratmasına da büyük oranda yetkinlikle karşılık veriyor. Böylece yönetmenin korku tarihini iyi etüt eden objelerine, anlarına ve oyuncaklarına yenileri eklenirken, bir başka ara dönem filmi daha canlanıyor. “Testere” sonrası şiddet durağındaki “Ölüm Emri”nin bir benzeri “Ruhlar Bölgesi” sonrasında “Korku Seansı” için canlanıyor. Sömürülen şiddete bakış ile sömürülen doğaüstü korkuya bakış yer değiştiriyor. Yönetmenin ruhundaki hınzırlık bir kez daha açığa çıkıyor.
FİLMİN NOTU: 6.5
Künye:
Korku Seansı (The Conjuring)
Yönetmen: James Wan
Oyuncular: Vera Farmiga, Patrick Wilson, Lili Taylor, Ron Livingston
Süre: 112 dk.
Yapım yılı: 2013
KEREM AKÇA / keremakca@haberturk.com
Amerikan korku sinemasına 'safkan korku!' uyarısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder